Akıntıya Karşı Kürek Çekme Zamanı

      Akıntıya Karşı Kürek Çekme Zamanı için 2 yorum

Kimi zaman gözünün gördüğünü herkes görsün istersin. İnsanlar nasıl farkına varmıyor olanların diye içine dert edinirsin. Kaldırıp bakarsın başını, içindeki bu umutsuzluk kök salarken acaba henüz fark etmediler mi dersin olanları? Dikkat kesilirsin, yoksa başka tarafa mı bakmaktalar diye düşünürsün? Halbuki onlar da senin baktığın yöne doğru bakmaktadırlar. Acaba uyuyorlar mı, gözleri mi kapalı dersin? Sen kısarsın gözlerini ki onların gözlerini daha iyi görebilesin, lakin gözleri de apaçıktır işte onların. Açık gözlülerdir, fark edersin.

Biraz daha zorlarsın kendini; yönleri seninle aynı, bakışları aynı noktada iken acaba fark edemediler mi olan biteni diye? Bazen gözünün önündekini sen de görememişsindir, onlar da fark edemediler mi diye sorguya çekersin bilincini o titrek sorgu lambasının altında. Maalesef yine boşa atmışsındır oltanı, herkes her şeyi görüyor ve “algılıyordur” senin olanları algılayamamana inat. Gözlerinle gördüklerini başka duyu organlarınla desteklemek, nihayetinde kulaklarına başvurmak istersin daha iyi anlayabilmek için vaziyeti. Kulakların onların dillerinden dökülenleri işitmeye başladığında beşinci duyun tüylerinin diken diken olmasıyla ben de buradayım der ve o esnada burnuna pis kokular gelmeye başlar. Bütün duyuların adeta seferber olmuştur olanları algılayabilmek için, bir tek dilin ihanet ediyordur sana, bir şeyler söylemek istesen de beynin emir üstüne emir yağdırsa da o küçük et parçasına bir türlü dönmüyordur ağzının içinde işte, akciğerlerin sese dönüşecek havayı üretmeyi bırak hayatını sürdürebilmen amacıyla ihtiyacın olan oksijen için bile oldukça takatsizdir o anda. Derken diline inat zihnin kafatasının duvarlarını çınlatırcasına konuşmaya başlar içeride bir yerlerde:

Siz kalabalıklar, biliyorum ki her şeyin farkındasınız. Fakat neden tepkisizsiniz? Tepki diye verdikleriniz neden birkaç klavye tuşlamasından ibaret ya da telefonunuzdaki iki parmak hareketiyle sınırlı? Anlamıyor musunuz, algılayamıyor musunuz olan biteni? Yoksa siz de “banadokunmayanyılanbinyaşasıncı” mısınız? Kendinizi bıraktığınız bu azgın suların sonunun kayalıklar olduğunun farkına varmayacak mısınız?Akıntının tersine kürek çekmek bu kadar mı zor bu yapacağınızın doğru olduğunu bildiğiniz halde? Yorulmaktan mı korkuyorsunuz kürek çekerken? Kollarınız ve ellerinizin sizi uyuşturan “aptal kutularını” uzaktan kumanda etmek için mi yaratıldığını düşünüyorsunuz? Sizce de sonu belli olan bu yolculukta vicdanınızın hayatta kalması için küreklere asılmanız gerekmiyor mu?

Gözleriniz açıkken uyumayı bırakın, uyuşturulmaya göz yummayın, tutunun o asırlık “hakikat” ağacının bir dalına ve vicdanınız boğulmadan önce çekin kendinizi kıyıya.

Akıntıya Karşı Kürek Çekme Zamanı” hakkında 2 yorum:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.