Sen Büyüdün ve Kirlendi Dünya

      Sen Büyüdün ve Kirlendi Dünya için 10 yorum

Yalnız OyuncakSen hep büyümek isterdin, bense hep küçük kalmanı…

Sıcacık bir kucağın bütün sıkıntılarını alıp götürdüğü günleri gördün sen. Minnacık ayaklarınla yerde yuvarlanan misketlerin kanepenin altına kaçana kadarki yolculuklarını seyre dalardın. Kırmızı metal kasasıyla, minik beyaz merdiveniyle itfaiye aracın; hayali yangınların korkulu rüyasıydı. Bir de polis araban vardı, hani kapıları açılan düğmesine basınca siren çalan. Dayın ta Almanya’dan gönderidiği için mi severdin polis aracını, yoksa en sesli oyuncağın olduğu için mi bilmem. Bazen hırsız kovalar, bazen de alevlerin içerisinden bir çocuğu kurtarırken bütün hikayelerinin kahramanı sen olurdun.

Bütün bu kovalamacalar esnasında zaman su gibi akıp giderdi ve günün en tatlı vaktinde baban gelirdi. Kimi zaman annenin kimi zaman kapının arkasına saklanır, babanın seni hiçbir zaman bulamayışına şaşırırdın. Ne kadar mutlu olurdu o kocaman adam seni bulduğunda. Bıyığının altına büyükçe bir gülümseme yerleştirir, kollarını açardı sana. Sen yarışçıların en hızlısı olarak bir koşuda kollarına atardın kendini babanın. Seni o kadar yukarılara kaldırırdı ki önce içinde bulunduğunuz odanın, sonra dünyanın küçüldüğünü hissederdin. Ardından bildiğin en güvenli yerde, babanın kucağında son bulurdu yolculuğun.

Bir gün renkli renkli kalemler almıştı annen sana, yanında bir de resim defteri. O kadar mutlu olmuştun ki annene sıkı sıkı sarılıp “Yaşasın!” diye bağırmıştın. İlk resminde en çok yeşili kullandın. Kocaman çayırların üstüne iki katlı bir ev kondurdun hemen. Bahçesinde annen, baban ve sen vardı, bir de çok sevdiğin mavi topun… Mutluluğun resmini çizmek işte bu kadar kolaydı.

Sonra büyüdün be çocuk. Ben sana demiştim. Elinde boya kalemlerinle çizdiğin her dünya senindi işte, ne diye acele ettin ki bu kadar. Her oyunun kahramanı sen iken şimdi oyunsuz kaldın. Bir çocuğa çoğu zaman iyi tarafını dönerdi dünya ve sen ufak şeylerle mutlu olurdun. İyiliğin yüzlerce hali vardı belki çocukken. Ayşe Teyze pazar dönüşü mutlaka bir meyve tutuştururdu eline, en sevdiğin arkadaşın Recep yarışa önce senin başlamana izin verirdi. Yusuf Amca ses yapıyorsun diye kaşlarını en fazla birkaç saniye çatabilirdi. Şimdi ise kötünün ve kötülüğün de bir o kadar fazla olduğunu biliyorsun dünyada. Küçük hesaplar peşinde koşan koca koca adamlar kötünün bin bir rengi işte. Sen siyaha bile çok yer vermezken resimlerinde, insanlar kendi karalarına boyuyorlar şimdi dünyayı.

Biliyorum, bazen boğulur gibi oluyorsun. Hâlâ içinde bir yerlerde atan çocuk yüreğin için fazla gaddar kaçıyor bu dünya. Büyümemen konusundaki tavsiyelerime kulak vermedin ama bari bu sefer beni dinle. Ne zaman ki bütün ağırlığıyla tutup çekerse dünya seni derinlere, sen içindeki çocuğa tutun delicesine. İçindeki çocuğu bari öldürme. Çünkü her şeyin güzel olduğu o günlere, geçmişin tebessümleriyle ulaşabilirsin çocuk. Gökkuşağını bile hiçbir zaman bir çocuğun tebessümüne değişme. İşte bunu başardığında, aradığın umudu tekrar bulacaksın içinde.

Sen Büyüdün ve Kirlendi Dünya” hakkında 10 yorum:

  1. Optamin

    3,5 yaşındaki oğlum aklı erdiğinden beri daha fazla yemeye başladı. Çünkü koltuğa oturduğu zaman bizim gibi ayakları yere değsin istiyor. Ve tabii araba sürmek..

    Ben de henüz ona demesem de içimden şöyle geçiriyorum: Oğlum insanlar hayatlarının ilk yarısında büyümek, ikinci yarısında ise ilk yarısına dönmek isterlermiş. Sen hayatının her anını, bulunduğun anı doya doya yaşa ki 3 yaşında da olsan, 90 yaşında da olsan aynı keyfi, huzuru, mutluluğu yakalayabilesin.

    Carpe diem (anı yaşa) diyorlar ya, bizde de ne geçmiş için gam ne de gelecek için kaygı duyma. Geçmiş bitmiş, gelecek henüz gelmedi. Bulunduğun anın kıymetini bil kabilinde sözler vardır.

    Cevapla
    1. zaferb Metnin yazarı

      Anlamlı yorumunuz için teşekkür ederim. Hani altyazılı filmlerde senkron kayması olur da yazı konuşmadan önce ya da sonra gelir, biz de öyle yaşıyoruz hayatı. Yorumunuzda da belirttiğiniz gibi küçükken büyümeyi, büyükken de küçük olmayı istiyoruz. Halbuki anı yaşamak, güzellikleri gözden kaçırmamak gerekiyor.

      Cevapla
    1. zaferb Metnin yazarı

      Bütün sistem büyümek üzerine kurulu sanırım, belki de bu yüzden. Yorumunuz için teşekkürler. 😉

      Cevapla
  2. Gazeteci N.G.

    Yazılarınız bu kadar duygulu olmak zorunda mıydı, efendim? 🙂
    Bir solukta okudum, kaleminize ve yüreğinize sağlık. Sonlara doğru, üzerime alındım tavsiyelerinizi. Sanki bana dediniz boğulduğum vakit, içindeki çocuğa tutun, diye… Kulak asıyorum, sizi dinleyeceğim 🙂

    Cevapla
    1. zaferb Metnin yazarı

      Yorumunuz ve güzel ifadeleriniz için teşekkür ederim. İçinizde bu dünyaya dair bir parça umut ışığı yakabildiysem ne mutlu bana. Yazılarımı önce kendime yazıyorum biraz. Kelimelerimdeki hayallere önce ben tutunmaya çalışıyorum bu arada. Yalnız değilsiniz yani. 🙂

      Cevapla
  3. Yazarın Dünyası

    Geçmişi özlemek bir hastalık mı diye düşünmeye başladım açıkçası. Çünkü aynı şeylerden ben de muzdaribim benim gibi binlercesi de muzdarip. Youtube’da 90’lı yıllara ait bir şarkı açıyorum altındaki yorumlara bir bakıyorum herkes geçmişe dönmeyi istiyor ve o günlerin daha güzel olduğunu söylüyor. Cemil Meriç’in dediği gibi sanırım herkesin içinde biraz da olsa “gericilik” var 🙂 Çünkü herkes geriye yani geçmişe dönmeyi çok istiyor.

    Bu güzel yazınızla bizi geçmişe götürdüğünüz için teşekkürler. Esen kalın.

    Cevapla
  4. Oksijensizm

    Kendi çocukluğumdan parçalar gördüm yazdıklarınızda. Aslında ne büyük hata daha çocukken büyümeyi istemek. Bilemiyoruz işte. Çocukken büyüklerin dünyasına ulaşmak istiyoruz bir an evvel. Fakat bütün renkli boyların elimizden alınıp sadece siyahın elimize tutuşturulduğunu görünce dank ediyor kafamıza. Ben o misketleri sakladım ama. Bir yanım çocuk hala. Büyüklerin dünyasına pek hoş gelmemiş olsak da çocukluğumuzla konuştukça büyüklüğümüze katabiliriz onu. Kaleminize sağlık, üslubunuz ile birlikte çok güzel bir yazıydı.

    Cevapla
    1. zaferb Metnin yazarı

      Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Belki de bu yüzden hep geçmişi özleyerek yaşıyoruz hayatı. Duyguların kirlenmemiş olanları, galiba kirlenmesinler diye, bohçalara sarılıp sandıklara konulmuş.

      Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.